Edebiyatın öncüleri kız çocukları için yazdı - Hürriyet
11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nü sahiplenen ve bu alanda önemli çalışmalar yürüten Aydın Doğan Vakfı, bu yıl konferansa özel bir kitap yayımladı. Türk edebiyatının usta kadın yazarları kitap için bir araya geldi ve ‘Güçlü Kızlar Güçlü Yarınlar için İlham Veren Öyküler: Ben İstersem’in doğuşuna öncülük etti. 9 kadın yazarın öykülerinden oluşan kitap, küçükten büyüğe tüm okurlar için kadın-erkek eşitliğinin altını çiziyor. Yazarlarla buluştuk, öykülerini ve kendi çocukluklarını konuştuk.
Gülten Dayıoğlu
Geride bırakılan kız
Anne ve babası Almanya’da yaşayan ve kendisi ninesiyle Türkiye’de kalan bir kız çocuğunun öyküsünü anlattım. Ailesi kızımızı ve onun kız kardeşini bırakıp erkek çocuklarını alarak Almanya’ya giderler. Dört yıl sonra Türkiye’ye izine gelecekleri haberi gelir. Kızımız buna çok sevinir. O gün öğretmeni tüm öğrencilerden onları sevindiren bir hikâye yazmalarını ister. Kız da öğretmenine “Beni sevindiren bir anım yok ama yakında çok sevindirecek bir anım olacak, onu yazabilir miyim?” diye sorar. Annesini babasını ne kadar özlediğini anlatan öyküde onlara nasıl hasretle sarıldığından bahseder. Aile geldiğinde ise kızımız cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaşır ve beklediği ilgiyi göremez.
Babam benden utanırdı
Ortamda bir sessizlik olunca “Aa kız çocuk doğdu, konuşsanıza” derlerdi, hâlâ daha denilen yerler var. Bunun gibi birçok söylem ve davranışla büyüdük biz. En acısı da babam beni hem annemden kaçırdı hem de kız olmamdan utandı. Beni berbere götürürdü, kahveye götürürdü, yanından ayırmazdı. Bir gün birileri ne dediyse, aldı terziye götürdü ve pantolon-ceket diktirdi. Tutucu Kütahya halkı ilk defa bir kız çocuğunun pantolon giydiğini gördü. Saçlarımı da erkek tıraşı kestirdi ve beni peşinden her yere kendince daha rahat sürüdü. Benden utanıyordu kısacası. Hal böyle olunca bu projeye de dört elle sarıldım. Bugüne kadar yazdığım tüm kitaplarımda da kızlarımı ön plana çıkardım.
Gülten Dayıoğlu
Geride bırakılan kız
Anne ve babası Almanya’da yaşayan ve kendisi ninesiyle Türkiye’de kalan bir kız çocuğunun öyküsünü anlattım. Ailesi kızımızı ve onun kız kardeşini bırakıp erkek çocuklarını alarak Almanya’ya giderler. Dört yıl sonra Türkiye’ye izine gelecekleri haberi gelir. Kızımız buna çok sevinir. O gün öğretmeni tüm öğrencilerden onları sevindiren bir hikâye yazmalarını ister. Kız da öğretmenine “Beni sevindiren bir anım yok ama yakında çok sevindirecek bir anım olacak, onu yazabilir miyim?” diye sorar. Annesini babasını ne kadar özlediğini anlatan öyküde onlara nasıl hasretle sarıldığından bahseder. Aile geldiğinde ise kızımız cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaşır ve beklediği ilgiyi göremez.
Babam benden utanırdı
Ortamda bir sessizlik olunca “Aa kız çocuk doğdu, konuşsanıza” derlerdi, hâlâ daha denilen yerler var. Bunun gibi birçok söylem ve davranışla büyüdük biz. En acısı da babam beni hem annemden kaçırdı hem de kız olmamdan utandı. Beni berbere götürürdü, kahveye götürürdü, yanından ayırmazdı. Bir gün birileri ne dediyse, aldı terziye götürdü ve pantolon-ceket diktirdi. Tutucu Kütahya halkı ilk defa bir kız çocuğunun pantolon giydiğini gördü. Saçlarımı da erkek tıraşı kestirdi ve beni peşinden her yere kendince daha rahat sürüdü. Benden utanıyordu kısacası. Hal böyle olunca bu projeye de dört elle sarıldım. Bugüne kadar yazdığım tüm kitaplarımda da kızlarımı ön plana çıkardım.